Ana Sayfa
Özgeçmiş

Kovid 19’lu Günlerde Çağrışımlar 5

Gemicilerin özel sorunlarının çözümü yine gemicilerde

Allah selâmet versin.

Bu ‘evde kal’ sloganını tuttum. Bizim ömrümüz zaten evimizde geçti. Kaplumbağanın evini sırtında taşıması gibi biz de hep evimizde idik. Olsun, sonsuz özlem vardı ama sıfır trafik, sıfır hava kirliliği ve sonsuz adrenalin de vardı.

Felâkete yol açan virüs denen kötülük kürenin tamamında etkili. Özellikle dünya deniz endüstrisine telâfisi zor zararlar veren belâdan en çok gemiciler etkilendi. Felâketten tek kurtuluşun evde kalmak olduğunun söylendiği şu günlerde yaşamını zaten seyyar evinde geçiren gemiciler için tek zorluk karadaki evlerine ulaşmak değil, yaşam biçimleri nedeniyle uluslararası ilişkilere açık olmaları. Bu da gemicilerin muhtemel taşıyıcı sanılmalarına yol açıyor. Bu bir dert.

Şimdi doğrudan gemici dostlarıma seslenmek istiyorum.

Günümüz iletişim imkânlarını kullanarak ailelerinizle görüştüğünüzü sanıyorum. Yani bunu dert etmiyorum. Ancak öte yandan dünyanın içine düştüğü felâketin ilerleme yönünü ve hızını kimsenin kestirememesi, bazılarının kasıtlı veya kasıtsız mesnetsiz bilgi yayarak kirliliğe yol açmaları insanların daha çok yorulmasına neden oluyor. Bu başka bir dert ki, buna özel olarak gemicilerin dikkat etmesi gerekiyor.

Biz gemiciler deniz yaşamımızın büyük bölümünü tehlike ile mücadele ederek geçirmiyor muyuz?

En olağan bir günde, sıradan yaşamımızda, uykumuzda bile aklımızın bir kenarında tehlike tehdidi altına girme kaygısı yok mu?

Onun için böyle eften püften söylentilere önem vermeyin. Lütfen, yetkin ve yetkili insanların söylediklerine uymaya özen gösterin.

Başkalarını bilmem ama biz denizciler her belâ gibi bunu da en az zararla savacağız. Bunda kuşku yok. Ancak bu belâ kadim sorunumuzla ilgili çok fazla hatıra canlandırdı bende. Artık çözümsüzmüş gibi görünen bu sorunun çözümüne sizlerin katkısını isteyeceğim.

Zamanlamam yanlışmış gibi gelebilir size ama inanın tam zamanı. Zannediyorum bugüne kadar raspa boya işi bitti. Reis elinde fırça güvertede tur atıyor. Sintine de pırıl pırıldır şimdi. (Yok, beyaza boyamayın; hiçbir şey olmasa bile yine de bir şeyler oluyor, lekesini çok fazla gösteriyor.) Geriye sıkıntılı bekleyiş kaldı. Bundan daha uygun zaman arasak bulamayız. Şu sorunu çözelim!

Aslında ‘sorun’ herkesçe biliniyor. Ancak yine herkesçe bilinen nedenlerle açıkça dile getirilmiyor. Tam bir ‘kral çıplak’ vakası yani. Yirmi yıla yakın süre içinde biz birkaç kez dile getirdik ancak yeteri kadar çabalamamış olmalıyız ki sonuç alamadık.

Konuya girmeden önce, genel anlatımıma da yardım edeceğini sandığım birkaç tanımı hemen aşağıya koyuyorum:

Deniz endüstrisi, denizci –

Paydaşları (1) insanlığın her tür teknik donanım ihtiyacını karşılayan tersaneci, (2) insanlığa gereken besinin dörtte üçünü sağlayan balıkçı, (3) dünya ticârî mallarının yüzde doksanını yerine ulaştıran taşımacı, (4) enerjiden madene, ihtiyacı olan her şeyi denizden insana aktaran üretici, (5) insanı yeniden doğmuşçasına dinlendiren turizmci ve (6) deniz ile kara arasında her tür bağı kuran destek hizmeti sağlayıcı olan, yerkürenin gelecek yaşamında ana belirleyici olacak ticârî çalışmalara deniz endüstrisi denir.

Deniz endüstrisinde (1) her çalışmayı aklıyla yöneten ve yönlendiren (2) her çalışmaya sermayesiyle katkı yapan ve (3) her çalışmayı emeğiyle kutsallaştıran insanlara denizci denir.

Deniz –

Yerkürenin doğal veya yapay çukur veya oyuklarında durgun veya akar, oylumunun veya akımının alt sınırı canlıya faydası temel alınarak insan tarafından belirlenen suya deniz denir.

Gemi –

Denizde su yüzeyinden yukarıda fakat su ile kendisi arasındaki hava yastığı üzerinde veya su yüzeyinde ya da suya yarı batık veyahut derinliğine bağlı olmaksızın üzerini su kaplayacak biçimde tamamen batık; durağan veya gezici; konumunu veya konuşlandırıldığı yeri özel olarak kendisi için kullanılan bir teknikle koruyan; özel olarak inşa edilen ve özel bir yapıya sahip olup herhangi bir amaçla kullanılan herhangi bir araca gemi denir.

Gemici –

Gemideki denizcilere gemici denir.

Deniz yaşamı –

Denizin ve atmosferin zamana ve yere bağlı olmaksızın sürekli değişen koşulları altında seyrüseferdeki bir gemi ve üzerindeki gemicilerin sürdürdükleri yaşama deniz yaşamı denir.

Kadim soruna giriş -

Şimdi, kadim sorunumuzu vurgulayarak konunun ilerlemesine yardımcı olacağını zannettiğim birkaç soru sormama izin verin lütfen. Sorular her ne kadar şimdiki zamanlı ise de ben geçmiş deneyimlerime dayanarak yanıtlıyorum. Ama siz de kendi yanıtlarınızı özel olarak mercek altına alabilirsiniz:

S – Gemide kişisel ya da sosyal yaşamınızla ilgili bir derdiniz var mı?

C – Olmaması mümkün değil.

S – Gemide kişisel ya da sosyal yaşamınızla ilgili dertlerinize derman nasıl arıyorsunuz?

C – Kendinize yakın olduğunu düşündüğünüz bir arkadaşınızla, yani başka bir dertli ile konuşuyoruz.

‘Dertleşme’ diye adlandırdığımız bu sohbet aslında dedikodunun ta kendisi. Cevap içinde bir soru olsun: Dertleşme sırasında bir başkasını çekiştirmediğiniz hiç oldu mu? Elbette ‘hayır’. Mutlaka gemideki bir başka gemici hakkında konuşuruz, olumlu ya da olumsuz konuşuruz. İşte bu kovid belâsının bizi gemiye çakmasından sonraki süreçte bu durumda olduğumuzu tahmin ediyorum.

Ne demek bu?

Buna yabancılar ‘şarj etmek’ diyor, yani ‘doldurmak’. Tıpkı telefonumuzu şarj etmek gibi. Derdimi anlatayım derken, arkadaşımı daha da fazla dertlendiriyorum. Sanki kendi derdi yetmiyor. Bir de buna ‘oh be, konuştuk kafam rahatladı’ diyoruz. Ondan sonra da el âlemin Filipinli’si gemide üç yıl kalıp paranın canını çıkarıyor, biz üç ayda havlu atıyoruz. (Lâtife. Üç ay iyidir. Fazlasının zararı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.) Bu bizim kadim sorunumuz değil.

Şimdi ‘kadim sorun’ –

Belki küçük, geçici dertlerimizi birbirimize anlattığımız belli bir düzey tutturulmuş konuşmalarla gemi üzerinde çözebiliriz, mümkündür. Ama ya daha büyük dertlerimiz? Onları çözmek için daha çok konuşmaya, konuşmak için daha çok insana ihtiyaç yok mu? Elbette var.

Ne demek daha çok insan, daha çok; gemidekinden çok; belki on, belki elli, yüz gemideki insanların sayısı kadar gemicinin bir araya gelerek dertlerine derman arayacakları bir zemin. İşte burada sivil toplum örgütleri rol alır, sorumluluk üstlenir. Ben, sen; yani bizim tam da bu iş için oluşturduğumuz, kurduğumuz ve işletmeye çalıştığımız sivil toplum örgütleri.

Bir soru daha sorayım:

S – Gemicilerin herhangi bir sorunu herhangi bir sivil toplum örgütü tarafından çözülmüş müdür?

Meselâ, yukarıda lâtife yaptığım izin süresi hiç kafanıza takılıyor mu? Daha izin bitmeden biten para, daha bebeme doymadan gemiye çıkış; kendimden biliyorum ne kadar zor olduğunu. Ya gemide bir müddet sonra mantarlaşan kafa ile hiçbir işe yaramadan konstanta dâhil olma?

Dönüp soruya bakalım ve cevaplayalım mı? Elbette sorunun yanıtı yüksek sesle haykırılan bir hayırdır! Çünkü gemicilerin hiçbir sorunu sivil toplum örgütleri tarafından çözülmemiştir. Aslında herhangi biri tarafından hiçbir sorunları çözülmemiştir.

Kadim sorun şudur ki, gemicilerin herhangi bir sorunu kendi kurdukları sivil toplum örgütlerinin ilgi alanına hiçbir zaman girmemiştir.

Bunun nedeni ve çözümü sizde değerli dostlarım.

Lütfen şimdi bir müddet bu konuyu aranızda, ama belli bir düzey tutturarak, fırsat bulduğunuz her zaman ve zeminde konuşun, görüşün. Düşüncelerinizi, çözüm önerinizi bana yazın.

‘Çözelim artık şu sorunu’ diyeceğim de bu konu ile ilgili deneyimlerimi anımsadıkça cesaretim kırılıyor.

Fikirlerinizi feysbuk, tivitır ve sair yerlerden yazabileceğiniz gibi özel iletişim yollarını da kullanabilirsiniz. Ama, özellikle istirham ediyorum, telefon olmaz. Yüz yüze görüşmeyi tercih ederim.

Pruvanız netâ olsun.

Yakup Korkmaz

202004180650

Tuzla İstanbul

yakupkorkmaz.com © denizci