Ana Sayfa
Özgeçmiş

Alet Olmaya Müsait Olmamak

Merhaba.

Allah selâmet versin.

Anı

Yazının küçük bir anımla başlamasına izin vermenizi, dolayısıyla sabrınızı istirham ediyorum.

Yıl iki bin bir.

Doksan sekizde telsiz zabitlerini ikişer bin dolar alarak güverte zabiti yapan, (ki gemicigiller üzerinden kazanılacak iyi para olduğu ilk o zaman görülecek ve zehirlenme yaşanacaktır) bir yönetmelik marifetiyle kendi verdiği yeterliği kuşa çevirdiğinde yönetmeliği çıkaranların oluşturmaya çalıştığı ve bunu da başardığı kanı şu idi:

Doksan sekizde önü açılan YDO dışında bir kaynağı (telsiz zabitlerini) YDO’olular devre dışı bırakıyor.

Böylece o zamanki yöneticiler insan haklarını paramparça eden yönetmeliğe meşruiyet kazandırmak istiyor, karşısında yalnız üç beş baldırı çıplak ‘telsizci’ kalacağını, onların da birer küçük lokma olacağını düşünüyordu.

Oysa daha doksan sekiz yönetmeliği çıktığında biz adını ‘telsiz zabitlerinin ikişer bin dolarını alma yönetmeliği’ koymuştuk. İki bin bir yönetmeliği de ‘telsiz zabitlerinin ikişer bin doları yetmez, biraz da başka gemicilerden alalım yönetmeliği’ idi.

Bilgi:

Özel kurslar ile zabit yetiştirmenin önünü açan asıl yönetmelik iki bin birdir. (Yanılma hakkımı saklı tutuyorum.) Her türlü ve o kadar çok yanlışlık vardı ki, bir sene sonra, iki bin ikide bir yönetmelik daha yayımladılar; yanlışları bir öncekinin ceddine rahmet okutuyordu. Öyle ki, iki bin bir yönetmeliği içinde olup o yıl içinde yürürlüğe gireceği söylenen bir madde ‘copy-paste’ ile iki bin iki yönetmeliğine girmişti. Yani geçmişteki bir tarih gelecek için kullanılıyordu. Tüm bunlara ise bize önderlik yapması gerekenler ‘piyasa temizlenecek’ diyerek sesini çıkarmıyordu.

Yanılmışlıklar

Yanılmıştık! O kadar basit değildi. Asıl hedefi göremiyorduk.

Teknik bilgi:

STCW’ye dayandırılması gereken yönetmelikler ile ilgili 2003 yılında açılan davaların seyri UYAP internet (ya da Danıştay’ın) sayfasında ‘Esas No’ (dosya yıl ve no) ile izlenebilmektedir (2015/3828 ve 2015/3831). STCW’nin ihlâli ile ülkeye kaybettirilen yirmi yılda aşağı yukarı 300 milyar ABD Doları’dır.

Oysa o günlerde telsiz zabitleri kamarotundan kaptanına, tüm gemicilere şunu söylüyordu:

Yapılmak istenen denizci emeği ortadan kaldırmaktır. Bugün buna cüret edenlere karşı durmazsak yarın size, öbür gün sizin çocuklarınıza sıra gelecektir.

Yine yanılıyor, asıl hedefi ıskalıyorduk!

Az biraz bir şeylerin farkına varır gibi oluyorduk ama yine de asıl yok edilmek istenenin ne olduğunu anlayamamıştık.

YDS’nin kılavuz kaptanları da içine alacak şekilde yönetmeliklere girişinin arka planında neler olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Ama aslında olan şuydu:

YDO dışında bir kaynağın doksan sekizde önü açılanları (telsiz zabitlerini) YDO’lular devre dışı bırakıyor algısını oluşturanlar, şimdi de sıranın kılavuz kaptanlara geldiğini duyuruyorlardı.

Aslında bilinen bir yöntemi uyguluyorlar, kendileri ellerini hiçbir şeye sürmüyor, ülkenin en köklü okulu mezunlarını aynı okulun mezunlarına yediriyorlardı.

Buna eski telsiz zabitlerinden başka herkes çok şaşırdı.

Şimdi artık eminiz ki, ihmâllerimizi sürdürürsek inanın YDO’luların yeterliklerinin sorgulandığı bir aşamaya geçeceğiz. Ve inanın asıl hedef ne YDO’lular ne de denizin diğer ameleleridir. Hedef endüstrinin doğrudan kendisidir, hedef Türk Deniz Endüstrisi’dir.

Denizci emekten sonra sıra denizci sermayeye gelecek. Zaten her yerini yabancılara kaptırmış ‘denizci sermaye’ ne olduğunu anlamayacak bile, kolayca yutulacak.

Büyük hedef mi?

Büyük hedef Lozan’da gırtlaklarına basarak aldıklarımızı yüz yıl sonra birer birer gırtlağımıza basarak geri almak.

Paranoya

‘Ne kadar da uçuk bir yazı’ diyorsanız haksız sayılmazsınız. Yalnız da değilsiniz. Bunu özel sohbetlerimizde yaşıyoruz. Ama ben de “keşke bu paranoya bin dokuz yüzlü yıllara yaklaşırken ve başlarında Osmanlı’yı yönetenlerde de olsaydı” diyorum.

Dünyada ve ülkemizde son kırk yılda yaşananlara bir bakmanızı öneririm. Vuku bulmasından altı ay önce ‘hadi canım, mümkün değil’ dediğimiz kaç olay yaşadık?

Ve ülke, son otuz yılda deniz endüstrisinden nelerini yitirdi?

Bilgi:

Aynı oyunun ülkenin diğer endüstrilerine ve alt alanlarına da oynandığından şüpheniz olmasın.

Alet Olmamak

Bu ülkenin sahip olduğu nimetler sömürgecilerinin zihinlerini hep meşgûl etmiştir. Buna dini duyguları da eklerseniz onlar için ‘meşru’ gerekçe hazırdır. Kendilerine Anadolu ile birlikte çevre coğrafyayı kazandıracak her yol ve yöntem onlar için mubahtır.

Bu hedefe koşanların nereye çarpacağını biliyoruz. Kendilerine verecekleri hasarın yanında bize vereceklerinin adı bile edilmeyecek, ama biz yine de zarar göreceğiz.

Bizden olduğuna kendisi de gönülden inanan ama küçük kişisel heveslerine kapılarak yukarıda sayılan hataları yapanları, bizi sürekli zor durumda bırakanları uyarmaya çalışıyoruz. Bu görevdir. Mücadelenin bir parçasıdır. Ama artık küçücük çıkarları uğruna cephede açtıkları gedikleri kapatmak için harcadığımız emeğe yazık olduğunu da görmelidirler.

Bunun kendilerine anlatılması için uygun bir dilin bulunması gerekmektedir. Üç kuruş ya da üç milyon lira, paraya tamah edilerek ülkeye verdikleri zararı anlatabilirsek bunların tümünü önleyebileceğimize inancımı hâlâ yitirmedim.

Pruvanız netâ olsun.

Allah selâmet versin.

Yakup Korkmaz

201908010411

Tuzla İstanbul

yakupkorkmaz.com © denizci