Ana Sayfa
Özgeçmiş

Seçim Bitti – “Beşer Şaşar”

Allah selâmet versin!

Seçim bitti. Artık kafamı çok takmadan köye gidip şöyle dört başı mamur bir keyif çatabilirim, değil mi? Değil!

Öyle değil!

Şimdi köye gidip henüz çatısını bitiremediğim kulübemin ıvır zıvırı ile uğraşırken beynimi kaldırıp bir köşeye bırakmayacağım. (Lâf aramızda, zaten benim gibi vasat zekâya sahip birisinin beynini kaldırıp bir köşeye bırakması ile bütününü çalıştırması arasında çok fark yok.)

Ne yapacağım?

“Beynimin bir kısmını” düşünmeye ayıracağım. (Yani hepsini ayırmam gerekecek.) Her günün sonunda mutlaka aşağıdakilerin muhasebesini yapacağım:

#

Bu seçim birini seçip bizim işlerimizi yürütmesi için bir koltuğa oturttuk. İyi de maaş veriyoruz. Koltuğun havası cabası.

Ya eline tutuşturduğumuz imkânlar? Sorma, öyle yetki verdik ki adama, bizim adımıza her şeyi yapabilir. Alır, satar, biriktirir. Yani bizim verdiğimiz yetki ile her şeyimiz üzerinde nerede ise sonsuz tasarrufu var.

“İnsan beşer, şaşar” diyeceğim, yapabildiğim kadar, her hareketini izlemeye çalışacağım.

#

“Şunu yapacağım, bunu yapacağım” deyip durdu oy isterken. Bakalım dediklerinin kaç tanesini yapmak için uğraşacak.

Yetmez!

Yaptıklarını nasıl yaptığını gözleyeceğim. Bakalım kaça yapıyor, nasıl yapıyor. “İnsan beşer, şaşar” sözünü aklımdan hiç çıkarmayacağım. Üçe çıkacak işi beşe mi yaptırıyor, ikiye mi? İş yaptırırken birilerini kayırıyor mu?

Yok arkadaş, ben bu parayı kazanırken canım çıkıyor. Her kuruşunun hesabını sorarım adama. Öyle sağa sola dağıtmasına izin vermem. Aptal değilim ben!

#

Eh, o da aptal değil herhalde. Güvendik zekâsına, verdik oyu, getirdik oturttuk koltuğa. Oyu isterken düşünecekti ensesinde boza pişireceğimi.

Kutsal elçilerin bile “beni iyi kullarından eyle” diye dua ettiklerini, “insan beşer, şaşar” sözünü hiç unutmayacağım.

#

Oyu verdik, koltuğu gösterdik, “otur” dedik; “otur, bize hizmet et!”

“Karşılığını elbet de alacaksın!”

“Kamuda kimsenin hakkı kalmaz!”

“Kamuya, topluma hizmetin karşılığı her iki dünyada da Yaratan tarafından verilir, yeter ki dürüst ol, sabırlı ol” diye cümleler geçecek içimden. Gerektiğinde bu güzel sözleri dile de getireceğim. Başarıya iltifat edilmesi gerekir değil mi?

“İyiliği emret, kötülüğü yasakla” diyen bir dinin mensubu olarak benim de aslî görevim bu! Oyumla seçtim, yetkiyi verdiysem onu sürekli uyarmak da benim görevim. Yok, “oyumuzu kullandık, benim işim bitti” diyemem.

Yok yok, bu işten öyle kolay sıyıramayacağımı biliyorum.

#

Oy isterken dediklerinin benim için hiç kıymeti yok. Ben adamın yaptıklarına da değil, yaptıklarının sonuçlarına bakarım.

Yok öyle, bir dahaki seçim gelip de bana kabarmasına izin vermem. “Onu yaptım, bunu yaptım” demesini hiç önemsemem. “Yaptın da ne oldu, babanın hayrına mı yaptın, ya da parasını cebinden mi verdin” diye öyle sorular sorarım ki, sesi ciğerine geri kaçar!

“Zaten bunları yapmak için yetki istemedin mi benden” diye de eklerim.

#

Yapmış, yapmış da bakalım neler yapmış? Bu işlerde iyi niyetli olmak yetmez. Bu işlerde zekâ (eh, bana göre olur da başkalarına karşı) yetmez. El âlem dürüstlük de ister.

#

Yapmış da doğru mu yapmış? Yaptığı işe yaramış mı? Tek tek sorarım bunlara bir dahaki seçimde

“Damı akan gecekonduma iki metrelik televizyon alarak kandırtmam kendimi. Damı aktar ağa! Damımı aktar damımı! Yazın yağmuru kişin karı odama yağıyor.”

“Yahu altımda donum yırtık, bilmem nerden İngiliz kumaşı takım mı istedim senden” diye öyle sorular sorarım ki, dediğine de diyeceğine de pişman ederim adamı.

#

Hulâsa, bu işle hep ilgilenmem gerekecek, “insan beşer, şaşar”.

#

(Köydeki kulübenin çatısını nasıl bitireceğim ben şimdi? Biraz zaman alacak galiba. Beynimi bu adama tahsis edersem çatıyı bitiremem ki! Ne yaparsınız, vatandaşlık böyle bir şey işte. Ama ben yine de ucundan kenarından, küçücük de olsa beynimin bir parçasını çatıya ayırayım.)

Pruvanız neta olsun!

Yakup Korkmaz

Tuzla, İstanbul

201906250622

yakupkorkmaz.com © denizci