Ana Sayfa
Özgeçmiş

Durum Göründüğü Kadar Basit Değil

Türkiye son yıllarda, özellikle bir yıldır yoğun tehdit altında. Bu tehditlerin nedeni, iç siyasetten dış siyasete, yönetimin yaptığı bolca hatalar olduğu söylenebilir. Söyleyenler haksız da olmaz. Ancak, herhangi bir kişinin bu haklılığa dayanarak “bana ne, bu hataları yapanlar düşünsün” demesi, her şeyden önce demokrasi anlayışına uygun olmaz. Çünkü durum göründüğünün anlattığı kadar basit değil.

Her seçimde “bir oy fazla alan seçimi kazanmıştır” diyen bir anlayışınız varsa, oyların yarısından fazlasını alarak yönetime gelenleri böyle durumlarda yalnız bırakmak doğru değildir, başka anlamlar taşır. Bu bir.

Yönetim yanlış yapmış, ülkenin tamamını kucaklamamış olsa bile dış tehditler karşısında bu ülke yekvücut durmak zorundadır. Bu iki.

Ancak, ülkeyi ya da herhangi bir kurumu yönetenler de şunu akıllarına kazımalıdır: "İktidar kendisine sahip olanların özeleştiri mekanizmasını kapatır. O halde iktidardakileri hatalarıyla muhalefet yüzleştirecektir." Başka bir ifadeyle "muhalefet" iktidar için çok kıymetlidir. Bu üç.

Hataları ile yüzleştirecek muhalefetin olmadığı durumlar muktedirin sayısız yanlış yapmasına neden olabilir. Aklı başında iktidar böyle durumlarda kendi muhalefetini kendisi oluşturmalıdır. (Ayrıca, gerçekçi bir özeleştiri mekanizması sürekli açık iktidar için muhalefetin üretebileceği bir şey de yoktur.) Bu da dört.

Özetle, dış siyasetteki hatalarını iç siyasette kullanarak muhalefetin mevcut yönetimi toplum desteğinden mahrum bırakmaya çalışması ile iktidarın muhalefeti terörist ilân ederek iç siyaset yapması, gerekçesi ne olursa olsun doğru değildir. Çaresi, her ikisinin de ortak bir kaygıda buluşmalarıdır. Çünkü tehdit ülkenin tamamınadır; zaten hep öyle olmuştur. Düşman olan için sizin ülke içindeki tarafınızın önemi yoktur.

Sömüren için kendi ülkesindeki semirmişlerin kilo kaybını önlemek hep önceliklidir, bunun için başka ülkelerin zafiyet geçiren açlarının bile kanını emer. İnsanlığın tüm kutsal değerlerini ayağı altına almış bir anlayış, başkasını bulamazsa kendi insanını da sömürür.

AB ve Türkiye’nin Tehdit Edilmesi

AB'nin de Türkiye'yi tehdit edenler kervanına katılmasının arkasında ne aranmalıdır?

Hemen kestirmeden ”Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kaygılarını paylaşıyorlar” diyebilir miyiz?

Hayır elbette. O kadar kolay yakalanamaz bunun sebebi. (Bunun nedeni Yunanistan’ı İzmir’e çıkaran güce bakınca anlaşılabilir.)

Fakat şöyle bir girişle de başlatılabilir mi konu?

“Avrupa Birliği’nin dağılma sürecini durdurmak amacıyla Avrupalı liderlerin ipe sapa gelmez, geçen yüzyılda kalmış söylemlere bel bağlamaları anlaşılır değildir. Birliğin kuruluş amacına baktıklarında doğruyu görememeleri gönüllerinin de kör olduğunu gösterir.”

Doğrusu, “geçmiş liderlerin örnek alınma biçimindeki hastalık bize özel değil, dünyanın çoğu bu hataya düşüyor” diyebiliriz. Adamlar “nerede hata yaptık da dağılıyoruz” diye soracakları yerde, ilkel güdülerinin güdümünde bencilleşiyor olabilirler. Çünkü düşünce düzenekleri, asırlardır yaşadıklarının yineleneceği korkusuyla bozulmuştur batının. Bu düşüncedeki Avrupa Birliği kimseyi hiçbir yere taşıyamaz.

Sen AB’nin kuruluş çalışmalarındaki ulvi amacı kendi dini amacına dönüştürürsen ne olacağını zannedersin. Az kazıyın bakalım İngiltere’nin ayrılış nedeninin altından ne çıkacak. Tarih bu hatayı yapanların insanlığın başına açtığı belalar manzumesidir nerede ise.

Ondan sonra geleceksiniz, karşınıza Türkiye’yi alarak birliğinizin dağılma sürecini önleyeceksiniz. Ben de sizin gösterdiğiniz bu yüze bakarak inanacağım, öyle mi?

O kadar basit değil!

Çünkü o kadar masûm değilsiniz. O kadar aptal da değilsiniz. Birliğin oluşturulma çabalarına döndüğünüzde amacı göremeyecek kadar aptal olmazsınız.

Şu an amacınız farklı.

Eski hasta ruhunuz geri geldi. Biz bunu, yüz yıl önce kursağınızda bıraktığımız hevesinizi hatırladığınızda ağzınızdan akan sudan, dilinizin şakırdamasından anlıyoruz.

Siz de mi tarihten hiç ders almazsınız? Bilmez misiniz ki bu milleti kendisinden başkası yiyip bitiremez. Haydi, bir deneyin, seksen beş milyonun bir çekiç gibi kafanıza nasıl indiğini bir görün.

Hâlâ anlamadınız mı?

Öyle gelirseniz her seferinde kafanız gözünüz dağılacak.

Hâlâ anlamadınız mı?

Adı barış olan bir dinin sahibine inanırız biz. Değiştirmek için ne kadar uğraşırsanız uğraşın, mümkün değil, değiştiremezsiniz, çünkü adının teminatı sahibidir bu dinin.

Hâlâ anlamadınız mı?

Bu coğrafya Yunus Emre verdi, Mevlâna verdi, Pir Sultan Abdal verdi insanlığa. Kılıcına her el attığında “sulh için ya Rab” diyen Selahaddin Eyyubi, “yurtta sulh, cihanda sulh” diyen Mustafa Kemâl Atatürk verdi insanlığa.

Yok öyle gelmeyin!

Dönün büyük savaşın son günlerine, bir kez daha düşünün birliğin neden kurulmak istendiğini. O kutsal düşünceyle bir gelin bakın neler olacak! İnanın, öyle gelirseniz her şey çok güzel olacak!

Sonuç

Ülkeye tehdit hepimizi ilgilendiriyor ve kamunun bilmediği bir yere gidiyor. Bunu en iyi iktidar biliyor, kamuyu bilgilendirmek zorundadır.

Zayıf olmakla birlikte muhalefet tarafından yanlış politikalarının önüne koyulma riski vardır. Zayıftır, çünkü bu millet tehdit altında olduğunda böyle siyasete tenezzül etmez. Ama yine de ihtimâl dâhilindedir ve iktidar bu riski göze almalı, olanı biteni kamuya sunmalıdır.

Yakup Korkmaz

201905100600 - Karasu

yakupkorkmaz.com © denizci